AVUKATA SOR
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden birisi olan arabuluculuk, uluslararası literatürde “Mediation” olarak ifade edilmiştir. “Mediation” kavramı ingilizce “T”omediate: arabulmak” tan gelmektedir. Latince kökeni “Mediare” ortada olmak anlamını taşır.
Tarafsız üçüncü bir kişinin katılımıyla uyuşmazlığın çözümü aslında 20. ve 21. yüzyıllarda ortaya çıkmış bir yöntem olmayıp, insanlık tarihi kadar eskidir. Tarih boyunca uyuşmazlıklar olmuş ve uyuşmazlığın çözümü için üçüncü kişinin katılımına ihtiyaç duyulmuştur. Babiller’de, Roma`da, Afrika ve Amerika kıtasında arabuluculuk yöntemine dair özelliklerin kullanılarak uyuşmazlıkların çözümlendiğine dair kanıtlar bulunmuştur. Osmanlı’da da arabuluculuk özellikle ahilik teşkilatında kullanılmıştır. Ancak arabuluculuk yönteminin düzenlenmesi ve kurumsallaştırılması hep unutulmuş ya da ihmal edilmiştir. Amerikan yargılama hukukunun zayıf tarafları, özellikle çok yüksek avukatlık ücreti ve yargılama giderleri, istikrarsız ve önceden kestirilemez jüri kararları gibi hususlar 1970’li yıllarda arabuluculuğun yeniden keşfedilmesini sağlamıştır. Dolayısıyla arabuluculuk Amerika Birleşik Devletleri’nde 1964 tarihli Yurttaşlık Yasası ile toplum hayatına girmiş ve aynı yıllarda federal hükümet tarafından belirli bir bölgede ortaya çıkan bireysel uyuşmazlıkların mahkeme dışı yöntemlerle çözümü için Yerel Adalet Merkezleri (Neighborhood Justice Centers)’ın kurulmasını teşvik etmiştir. Bu merkezler, 1980’li yıllarda iyice kurumsallaşarak adalet sisteminin bir parçasını teşkil eder hale gelmişlerdir. O nedenle, modern arabuluculuk 1970’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayan 1980’li yıllarda İngiltere ve Avustralya’da ve 1990’lı yıllarda ise Avrupa ülkelerinde yayılmaya başlayan bir hareketi ifade etmektedir
6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (“HUAK”) göre arabuluculuk: “Dava açılmadan önce yahut davanın görülmesi sırasında, sistematik teknikler uygulayarak, tarafları görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle kendi çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzman eğitimi almış, tarafsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyari olarak yürütülen faaliyeti” ifade etmektedir. Bu kapsamda bir alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olan arabuluculuk, 2018 yılına kadar yargılama faaliyeti olmamakla birlikte, devlet yargısını destekleyici bir işlev yerine getirmiştir. 01.01.2018 tarihi itibariyle İş Hukukunda dava açılmadan önce başvurulması zorunlu bir kurum haline gelmiştir. 01.01.2019 tarihi itibariyle de ticari uyuşmazlıklarda arabulucuya başvurmak zorunlu hale gelmiştir. Arabuluculuk, Türkiye’de henüz gelişim aşamasındadır. Tasarı halinde olup henüz kanunlaşmayan düzenlemeye göre aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar da arabuluculuk yoluyla çözülecektir. Aile hukukuna ilişkin arabulucuk; kadına karşı şiddet içeren vakıalar, boşanma ve velayet hariç olmak üzere diğer hususları içermektedir.
1) TİCARİ DAVALARDA ZORUNLU ARABULUCULUK
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/a maddesine göre, TTK’nın 4. maddesinde belirtilen tüm ticari davalar ile diğer özel kanunlarda yer alan ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Yani, arabulucuya başvurulmadan bu tür davalar doğrudan asliye ticaret mahkemesine açılamaz. Açılsa bile usulden ret edilir.
Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.
Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuğun Kapsamı Ne Olacaktır?
Örnek vermek gerekirse, bütün ticari işletmeler ve şirketlerden, çek, bono gibi kıymetli evraktan, taşıma işlerinden, gemi ticaretinden, sigortacılıktan, bankacılıktan, ödünç işlerinden, rekabetten, fikri mülkiyetten kaynaklanan uyuşmazlıklar zorunluluk kapsamında olacaktır.
Uyuşmazlığın konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talebine ilişkin ticari dava olmalıdır. Ayrıca, uyuşmazlık konusu için özel kanunlarda tahkim veya başka bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma zorunluluğu olmamalı veya tahkim sözleşmesinin bulunmadığı bir durum olmalıdır.
Ticari davalarda arabuluculuğun dava şartı olmasına ilişkin düzenleme, sadece ticari davalara yöneliktir. Bu sebeple, mutlak ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri dava şartı arabuluculuk kapsamına girmeyecektir. Doğrudan doğruya iflas hali, konkordato mühleti verilmesi, icra takibi, ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir talepleri dava şartı arabuluculuk kapsamında sayılmayacaktır. Ancak ticari dava niteliğinde bir dava açılacaksa, ihtiyati tedbirden sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 397 uyarınca 2 hafta içinde, ihtiyati hacizden sonra İcra İflas Kanunu m. 264/1 uyarınca 7 gün içinde arabuluculuğa başvurulmalıdır. Her iki halde de süresinde arabuluculuğa başvurulduğunda dava açma süreleri işlemez.
Ticari davanın kapsamıysa oldukça geniştir. Bu nedenle hak kaybına uğramamak adına uyuşmazlık konusunun ticari bir dava olup olmadığı iyi tespit edilmelidir. Ticari dava kendi içinde mutlak ticari dava ve nispi ticari dava olarak ayrılmaktadır. Mutlak ticari davada, tarafların sıfatına ve işin ticari işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaz. Bu davalarda önemli olan kanun tarafından ticari dava addedilmektir. Örnek vermek gerekirse, Türk Ticaret Kanunu kapsamında sayılan tüm davalar mutlak ticari davadır. Bunun için başka bir özelliğin aranmasına gerek yoktur. Kanun bu şekilde kabul ettiği için, uygulama da bu şekilde olacaktır.
İki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarıysa nispi ticari dava sayılır. Davanın her iki tarafının da tacir olması gerekir. Örnek vermek gerekirse; bir tarafın tüketici olduğu davalar nispi ticari dava sayılmayacağı için dava şartı arabuluculuk kapsamında sayılmayacaktır.
Davanın sadece bir ticari işletmeyle ilgili olması yeterli olup, havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar da ticari davalardır. Bu durumlarda, davanın ticari niteliğinin kabul edilmesi için, davanın sadece bir ticari işletmeyle ilgili olması yeterli olup, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması aranmaz.
• İtirazın İptali Davası ve İtirazın Kaldırılması
İlamsız icra takibine itiraz eden takip borçlusu takibi durdurur bu durumda takip alacaklısının başvuracağı ve böylece takibin devam etmesini sağlayacağı 2 yol vardır;
Bunlardan birincisi itirazın kaldırılmasını talep etmektir. İtirazın kaldırılması talepleri dava olmayıp, takip hukuku bakımından alacaklıya bahşedilen hukuki bir yoldur. TTK madde 5/A ticari davaların dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğunu düzenlemiştir. Bu nedenle de itirazın kaldırılması dava şartı arabuluculuk kapsamında sayılmayacaktır.
İkincisiyse; itirazın iptali davası açmaktır. Genel mahkemelerde açılacak itirazın iptali davası sonunda verilecek hükmün niteliği kesin hükümdür. Bu nedenle, itirazın iptali niteliği gereği dava olduğundan, ticari dava niteliğinde bulunması halinde dava şartı arabuluculuk kapsamında sayılacaktır.
• Menfi Tespit Davası
İcra takibiyle hakkını arama yolunu seçen taraf, takibe itiraz edilmesi durumunda açacağı itirazın iptali davasında davanın niteliği ticari davaysa arabulucuya başvurması zorunlu olacaktır. Buna göre borçlu tarafın icra takibine konu borç ile ilgili menfi tespit davası açabilmesi için yine öncelikle arabulucuya başvurması gereklidir. Çünkü davanın açılma sebebinin kaynağının ne olduğuna yöneliktir. Bu durumda dava ticari davadan kaynaklanan bir miktar alacağa yönelik olduğu için arabulucuya başvurmak zorunlu olacaktır. Keza 11. Asliye Ticaret Mahkemesinden çıkan karar sonucunda da menfi tespit davalarının dava şartı arabuluculuk kapsamında sayılacağı söylenmiştir.
• Sigorta Davaları
Sigorta davalarında ise, trafik sigortası hariç olmak üzere diğer sorumluluk sigortalarında zarar görenlerin dava açmadan önce dava şartı olarak arabuluculuk sürecini de tüketmeleri gerekecektir. Zorunlu trafik sigortasında ise trafik kanunu aynen uygulanmaya devam edecektir. Buna göre, önce sigortacıya başvuru süreci tamamlanıp, anlaşma olmaz ise arabulucuya başvurma yine dava şartı olarak varlığını koruyacaktır.
• Tüketici Davaları
Bir tarafın ‘’ticari veya mesleki olmayan amaçlarla yapmış olduğu sözleşmeler tüketici işlemi/sözleşmesi ‘’ sayılır. Tüketici işlemlerinden kaynaklanan davalar tüketici mahkemesinde görülür. Bir tarafın tüketici olduğu davalar nispi ticari davalar olmadığı için dava şartı arabuluculuk kapsamında değildir.
6502 sayılı TKHK Madde 68/1 gereği; 8.480 TL’nin altında bulunan tüketici uyuşmazlıklarında tüketici hakem heyetine başvurulması zorunludur. Bu bedelin altındaki uyuşmazlıklarda HUAK madde 18/A gereği hakeme başvurulması zorunlu olan hallerde arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanamayacağından dava şartı arabuluculuk söz konusu olmaz.
2) İŞ DAVALARINDA ZORUNLU ARABULUCULUK
İş hukukunda işçi ve işveren arasındaki yıllık izin ücreti, fazla çalışma (fazla mesai) ücreti, maaş vb. gibi işçilik alacakları ile ihbar tazminatı, kıdem tazminatı vb. gibi tazminatlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar 01.01.2018 tarihinden itibaren zorunlu arabuluculuk yoluyla çözülecektir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3).
İşçi ve işveren aralarındaki hukuki sorunu gidermek için öncelikle zorunlu olarak arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabulucuya başvurmadan iş mahkemesinde açılan iş davaları “dava şartı yokluğu” nedeniyle usulden reddedilecektir.
İşçi ve işveren, iş hukuku ile ilgili hukuki sorunun çözümü için bir arabulucu üzerinde anlaştıkları takdirde, uyuşmazlığı her iki tarafın da kabul ettiği arabulucu çözmeye çalışır. Taraflar, bir arabulucu üzerinde uzlaşamadıkları takdirde, her adliyede bulunan “arabuluculuk merkezi” listeye kayıtlı arabulucular arasından seçeceği bir arabulucuyu uyuşmazlığı çözmek üzere görevlendirir.
İş hukukunda “dava şartı” olarak kabul edilen arabuluculuğun uygulama alanları şu şekildedir:
İşe İade Davalarında Zorunlu Arabuluculuk: İşe iade davaları, iş sözleşmesinin hukuka aykırı feshedilmesi halinde işçinin işine geri dönmesini sağlayan bir iş davası türüdür. İşçi, iş akdi feshedildikten sonra işe iade davası açmadan önce uyuşmazlığın arabuluculuk yoluyla çözülmesi için arabulucuya başvurmak zorundadır. İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir (4857 sayılı İş Kanunu m.20/1).
Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların, işçinin işe başlatılması konusunda anlaşmaları hâlinde;
• İşe başlatma tarihini,
• Ücret ve diğer hakların parasal miktarını,
• İşçinin işe başlatılmaması durumunda tazminatın parasal miktarını,
belirlemeleri zorunludur. Aksi takdirde anlaşma sağlanamamış sayılır ve son tutanak buna göre düzenlenir. İşçinin kararlaştırılan tarihte işe başlamaması hâlinde fesih geçerli hâle gelir ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur (4857 sayılı İş Kanunu m.21/5).
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı hâlinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için işverenlerin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması aranır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/15).
Kıdem Tazminatında Zorunlu Arabuluculuk: Kıdem tazminatı, belli koşulların sağlanması halinde işyerinde çalıştığı süre boyunca kazandığı kıdeminin karşılığı olarak işverence işçisine ödenen tazminattır. Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için aynı işverenin işyerlerinde en az 1 yıl çalışmak gereklidir. Kıdem tazminatı hakkı elde ettiği halde, alacağını işverenden alamayan işçi öncelikle arabulucuya başvurarak uyuşmazlığın giderilmesini talep edecektir.
İhbar Tazminatında Zorunlu Arabuluculuk: İhbar tazminatı, önceden bildirimde bulunulmaksızın iş akdi haksız feshedilen işçiye işyerinde sahip olduğu kıdeme göre değişen oranlarda ödenen tazminattır. İhbar tazminatı alacağına hak kazanılıp kazanılmadığı, tazminatın miktarı ve ödeme şekli nedeniyle işçi ile işveren arasında çıkan uyuşmazlıklar dava açılmadan önce “zorunlu arabuluculuk” kurumu yoluyla çözülecektir.
Fazla Çalışma (Mesai) Ücretinde Zorunlu Arabuluculuk: Fazla çalışma ücreti, iş kanununun belirlediği çerçevede ve şartlarda işçinin işyerinde haftalık 45 saati aşan çalışmalarıdır. İşveren, haftalık 45 saati aşan her saatlik çalışma için normal saat ücretinin %50 fazlası kadar fazla mesai ücreti ödemek zorundadır. Fazla çalışma ücreti, uygulamada mahkemeleri en çok meşgul eden uyuşmazlıktır. Fazla çalışma ücreti alacağı için de iş mahkemesinde dava açmadan önce “zorunlu arabuluculuk” kurumuna başvurulması gerekir.
Yıllık ücretli izin, maaş (işçilik aylık ücreti veya yevmiye ücreti), genel tatil ücretleri, milli ve dini bayram tatil ücretleri için de dava açılmadan önce uyuşmazlığın “zorunlu arabuluculuk” yoluyla çözümü için başvurulması zorunludur.
İşçi ile İşverenin Birbirine Hakaret Etmesi: Çalışma hayatında işçi ve işveren arasında en sık yaşanan sorunlardan biri tarafların birbirine hakaret etmesidir. İşçi ve işverenin birbirine hakaret etmesinden kaynaklanan tazminat istemleri de zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmıştır. Taraflar, iş ilişkisinden kaynaklanan nedenlerle birbirine hakaret etmişse doğrudan dava açamayacak, önce arabuluculuk yöntemiyle sorunu çözmeye çalışacaktır.
İşyerindeki iş malzemelerine veya mallara zarar verilmesinden kaynaklanan tazminat istemleri de öncelikle zorunlu arabuluculuk yoluyla çözülmelidir.
Hemen belirtelim ki; iş kazaları veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları ile bu konulara ilişkin tespit, itiraz ve rücu davalarında arabuluculuk yoluna gidilmesi zorunluluğu aranmamaktadır. Bu davalar doğrudan iş mahkemesine açılabilir.
Arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/16).
Arabuluculuk Bürosuna Başvurulması Halinde İş Davalarında Zamanaşımı
İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, aşağıda belirtilen tazminat ve ücretlere ilişkin zamanaşımı süresi 5 yıldır (4857 sayılı İş Kanunu Ek Madde):
• Yıllık izin ücreti,
• Kıdem tazminatı,
• İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan ihbar tazminatı,
• Kötüniyet tazminatı,
• İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.
Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez. Uyuşmazlığın arabulculuk yoluyla çözülemediğine ilişkin son tutanağın düzenlendiği tarihte zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar.
İş Davalarında Arabuluculuk Başvurusu Nereye ve Nasıl Yapılır?
İşçi ve işveren arabuluculuk siciline kayıtlı bir arabulucu üzerinde anlaşamadıkları takdirde, arabuluculuk bürosu, iş hukuku uyuşmazlığını çözecek arabulucuyu kendisi görevlendirir.
Zorunlu arabuluculuk için başvuru, şu şekilde yapılır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/5):
• Arabuluculuk için başvuru işçi tarafından yapılacaksa; işverenin ikametgahının bulunduğu veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna başvurulabilir.
• Arabuluculuk için başvuru işveren tarafından yapılacaksa; işçinin ikametgahının bulunduğu veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna başvurulabilir.
• Arabuluculuk bürosu olmayan adliyelerde arabuluculuk bürosunun görevi sulh hukuk mahkemesinin kalemi vasıtasıyla yerine getirilir.
Arabuluculuk bürosu kendisine gelen başvuru üzerine uyuşmazlığı çözmek için bir arabulcu görevlendirir. Arabulucu, görevlendirmeyi yapan büronun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz. Karşı taraf en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunmak suretiyle arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz edebilir. Bu durumda arabulucu, dosyayı derhâl ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere büroya teslim eder. Mahkeme, harç alınmaksızın dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda yetkili büroyu kesin olarak karara bağlar ve dosyayı büroya iade eder. Mahkeme kararı büro tarafından taraflara tebliğ edilir. Yetki itirazının reddi durumunda aynı arabulucu yeniden görevlendirilir. Yetki itirazının kabulü durumunda ise kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurulabilir. Bu takdirde yetkisiz büroya başvurma tarihi yetkili büroya başvurma tarihi olarak kabul edilir. Yetkili büro, yeniden arabulucu görevlendirir.
İş Davasının Arabuluculuk Yoluyla Çözülmesi Ne Kadar Sürer?
Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/10).
Arabuluculuk, hızlı ve etkin bir uyuşmazlık çözüm yolu olduğundan uyuşmazlığın süresi içinde çözülememesi halinde dosya kapatılır. Arabulucu, taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması yahut yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması veya varılamaması hallerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirir (7036 sayılı Kanun m.3/11).
Arabuluculuk Toplantısına Katılmayan Tarafın Hukuki Sorumluluğu Nedir?
Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. İşverenin yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı da görüşmelerde işvereni temsil edebilir ve son tutanağı imzalayabilir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/18).
Arabuluculuğa tabi iş hukuku uyuşmazlıkları ile ilgili bir tarafın arabuluculuk yapılması için başvurması halinde, her iki tarafın da belirlenen ilk toplantıya katılması yükümlülüğü vardır. Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf iş mahkemesinde dava açılması halinde kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin (dava avukatlık ücreti, harçlar, bilirkişi ücreti vb. giderler) tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca ilk toplantıya katılmayan bu taraf lehine avukatlık vekalet ücretine de hükmedilmez.
Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır. Yani, her iki taraf yaptığı masrafları ve harçları kendisi öder. Ancak bu halde haklı çıkan taraf lehine yasal avukatlık ücretine hükmedilebilir.
İş Hukuku Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Ücretinin Ödenmesi
Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. İşe iade talebiyle yapılan görüşmelerde tarafların anlaşmaları durumunda, arabulucuya ödenecek ücretin belirlenmesinde işçiye işe başlatılmaması hâlinde ödenecek tazminat miktarı ile çalıştırılmadığı süre için ödenecek ücret ve diğer haklarının toplamı dikkate alınarak arabuluculuk asgari ücret tarifesi ikinci kısmına göre belirlenir.
Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hallerinde, iki saatlik ücret tutarı Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır.
Hemen belirtelim ki, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, iş mahkemesinde dava açılması halinde yargılama giderlerinden sayılır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/14).
Arabuluculuk Aşamasından Sonra İş Mahkemesinde Dava Açılması
Arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözülememesi halinde iş mahkemesine dava açılabilir. Davacı, arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözülemediğinde dair tutulan son tutanağı veya tutanağın örneğini dava dilekçesine ekleyerek iş mahkemesinde dava açmalıdır.
Uyuşmalığın arabuluculuk yoluyla çözülemediğine ilişkin son tutanak dava dilekçesine eklenmediği takdirde iş mahkemesi davacıya son tutanağın bir haftalık kesin sürede mahkemeye ibraz edilmesini, aksi takdirde davanın reddedileceğini ihtar eder. Mahkeme ihtarının gereği yerine getirilmezse dava dilekçesi karşı tarafa gönderilmeden dava usulden reddedilir.
Zorunlu Arabuluculuk Kapsamına Girmeyen İş Davaları
1) İş Kazasından Doğan Maddi Tazminat Davaları
2) İş Kazasından Doğan Manevi Tazminat Davaları
3) İş Kazasından Doğan Maluliyet Ve İş Göremezlik Oranının Tespiti Davaları
4) İş Kazasından Doğan Maluliyet Oranına İtiraz Davaları
5) İş Kazası Nedeniyle İşverene Ve Sair Kusurlu Kişilere Açılan Rücu Davaları
6) Meslek Hastalığından Doğan Maddi Tazminat Davaları
7) Meslek Hastalığından Doğan Manevi Tazminat Davaları
8) Meslek Hastalığından Doğan Maluliyet Ve İş Göremezlik Oranının Tespiti Davaları
3) TÜKETİCİ DAVALARINDA ZORUNLU ARABULUCULUK
TBMM Genel Kurulu’nda 22.07.2020 tarihinde kabul edilen ve 28.07.2020 tarihinde resmi gazetede yayınlanan kanunla 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'a, "Dava şartı olarak arabuluculuk" başlığı ile 73/A maddesi eklendi. Bu maddeye göre, parasal sınır olan 10 bin 390 TL(Her sene güncellenmektedir) üzerindeki tüketici uyuşmazlıklarında dava açmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirildi. Bir başka ifadeyle, doğrudan tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı oldu.
Dava şartı arabuluculuk kapsamında olmayan uyuşmazlıklar
1- Hakem heyetinin görevi kapsamında kalan uyuşmazlıklar (10 bin 390 TL altında kalan uyuşmazlıklar),
2- Tüketici hakem heyeti kararlarına itiraz,
3- İhtiyati tedbir kararların alınması,
4- Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile bakanlık; haksız ticari uygulamalar ve ticari reklamlara ilişkin hükümler dışında, genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve bu Kanuna aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan hâllerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması,
5- Üretimin veya satışın durdurulması ve malın toplatılması,
6- Tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından kaynaklanan uyuşmazlıklar,
zorunlu arabuluculuk kapsam dışında tutulmuştur.
Arabuluculuk ilk toplantısına katılmamanın sonucu
Tüketici geçerli mazereti olmaksızın ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda yargılama giderinden sorumlu olmayacak fakat satıcı sorumlu olacaktır. Ayrıca tüketici lehine vekâlet ücretine hükmedilebilecek. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tüketicinin yaptığı yargılama giderleri tüketicinin üzerlerine değil, dava sonunda haksız çıkan taraf üzerinde bırakılacaktır.
Arabuluculuk ücreti
Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya tarafların anlaşmaları ya da anlaşamamaları halinde tüketicinin ödemesi gereken arabuluculuk ücreti, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacaktır. Bu ise, iki saatlik ücretten fazla olamayacaktır. Karşı taraftan ise arabuluculuk ücret tarifesine göre ücret alınacaktır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda açılan davanın tüketici lehine sonuçlanması halinde arabuluculuk ücreti, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilecektir.
Derdest davalar zorunlu arabuluculuk kapsamı dışındadır
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a eklenen Geçici 2. maddeye göre, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacak.
4) ARABULUCULUK TUTANAKLARININ İCRA EDİLEBİLİRLİĞİ
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/2. maddesi doğrultusunda, taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Fakat arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşması durumunda hazırlanacak anlaşma belgesi icra edilebilirlik şerhi alınmaksızın da ilam niteliğinde belge sayılmaktadır. Avukatlık Kanunu'nun 35/A maddesi "... uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeyi gereken hususları içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar İcra İflas Kanununun 38'inci maddesi anlamında ilam niteliğindedir." diyerek kanun koyucu, arabuluculuk tutanaklarının ilam niteliğinde belge sayılması için icra edilebilirlik şerhi bulunmasını zorunlu kılmamıştır. Böylelikle, taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilan niteliğinde belge sayılır. Bu durum uzun süren yargılama süreçlerini kısaltmaya yönelik alınan bir tedbir olup, arabuluculuk anlaşma belgelerine icra edilebilirlik şerhi alınması süresinin de eklenmesiyle arabuluculuk sürecinin uzaması engellenmeye çalışılmıştır.2
Bir ilama veya ilam niteliğinde belgeye dayanılarak yapılan icra takibine ilamlı icra adı verilmektedir. İlamlı icra takibi yapılabilmesi için, takibi başlatacak tarafın elinde bir mahkeme tarafından verilmiş ilam veya kanunların mahkeme ilamı niteliğinde saydığı bir belgenin bulunması gerekir. İcra İflas Kanunu'nun 38. maddesi hükmünde sayılan ilam niteliğinde belgeler içinde (mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, mahkeme huzurunda yapılan kabuller gibi) arabuluculuk tutanakları yer almasa da özel kanunlara göre ilam niteliğinde sayılan belgelerden biri de Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/2. maddesi nedeniyle icra edilebilirlik şerhi içeren arabuluculuk anlaşmalarıdır.
İcra edilebilirlik şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna ilişkin inceleme dosya üzerinden yapılır. Önceki düzenlemede dosya üzerinden karar verip vermeme yetkisi mahkemenin takdirinde iken, bu düzenleme ile mahkemeye verilen bu takdir hakkı kaldırılmıştır. Bunun yanı sıra İş Mahkemeleri Kanunu ile getirilen düzenlemeden önce, arabuluculuk faaliyeti ile sonunda tarafların anlaşması sonucu hazırlanan anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh asıl uyuşmazlık hakkındaki görev ve yetki kurallarına göre belirlenecek olan mahkemeden isteniliyordu. Değişiklikten sonra ise anlaşma belgelerinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden istenilebilecektir. Böylelikle, işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlık çözümünde arabuluculuk anlaşma belgelerinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi sulh hukuk mahkemelerinin yetkisinde olup, bu talepte bulunan taraf sulh hukuk mahkemesine başvuracaktır. Son tutanaktan arabuluculuk görüşmelerinin farklı yerlerde yapıldığı anlaşılırsa görev yapılan bütün yerlerdeki sulh hukuk mahkemelerinin görevli sayılacağı kuşkusuzdur.